top of page

Ben Kimim?

  • Yazarın fotoğrafı: yesilesarplikiz
    yesilesarplikiz
  • 19 Nis 2021
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 Tem 2022


Hepimiz kim olduğumuzu anlamak konusunda zaman zaman sıkıntı yaşamışızdır. Ben kimim? neyim? ne anlam ifade ediyorum? gibi soruların içerisinde kaybolup dururuz. İnsan kendini hep bir kalıba sokmak istiyor. Hep kendimize sınır çiziyoruz. O sınırın dışı biz değilmişiz gibi geliyor.. Peki kendimizi neden sınırlandırıyoruz? Neden olduğumuzu düşündüğümüzden daha fazlası olamıyoruz? Daha fazlası olsak kendimiz olmaktan çıkmış mı oluruz ? O zaman biz kimiz?

Daha mı azı daha mı çoğu? Şu an olduğun hal sen misin peki? Eğer bu sensen olmak istediğin kişi kim? Tüm bu sorular kendimizle verdiğimiz zorlu mücadele sonucunda gelir. Buna bir son verme zamanı gelmiştir belki de.. Evet biz kendimize duvarlar ördük bu zamana kadar. O duvarların dışını kendimizden ayrı tuttuk. Ama zaman zaman da duvarın ardını merak ettik. Duvarın ardına çıkma cesareti gösterdiğimizde kendimizi yargıladık, suçladık. Çünkü duvarın ardı sana ait olmayandı senin gözünde. Duvarın ardı asla yapmam dediğin şeylerdi belki de. Ve sen yaptın. Eee ne oldu şimdi? kendin değilsen kimsin? Duvarın içi de dışı da SENSİN. Sen şu an neysen o'sun. Sen ne istersen gönlünden ne geçiyorsa sen o'sun. Kendini kalıplarla ,duvarlarla sınırlama. Senin hatan kendini sınırlamaktı. Çünkü sen çok daha fazlasısın. Sen bir kalıba ait değilsin. Sen kendine aitsin. Kendini kalıplaştırma. SEN NE OLMAK İSTERSEN O'SUN.

Peki tamam madem ne istersek oyuz.. peki biz ne istiyoruz? bugüne kadar istemediğimiz neleri yaptık da kendimizi tanıyamaz hale geldik? Aslında insanın kendini tanıma çabası, ''içten içe'' kendiyle çelişen duyguları hissetmesinden bence. ''Ben üzülmeyi hak etmiyorum ama ben üzülüyorum. Bir şeyler beni üzebiliyor. Madem ben üzülmeyi hak etmeyen biriyim neden üzülüyorum?'' gibi çelişkili duygular.. Ama ''içten içe'' bilmek, ''farkında olmadan'' yaptığımız bir eylem aslında. Bu yüzden bir şey bizi üzebiliyor. Halbuki gerçekten üzülmeyi hak etmediğini bilen, kabul eden biri, üzüntü geldiğinde onun ''farkında'' olur. Farkında olduğun bir şeyden etkilenmezsin. Farkındalık, kişinin kendini dışarıya karşı hatta bazen de içeriye karşı koruma kalkanı görevi gören bir bilinç düzeyidir. Kendimizi unuttuğumuzda veya kendimizin yeterince farkında olmadığımızda; nereye gideceğini bilmeyen, akıntıya kapılmış kağıttan bir gemi gibiyizdir. Ne zorluklarla mücadele gerektiren akıntıya hazırlıklıyızdır, ne de suda yüzebilecek yeterli ve doğru ham maddeye sahip olmadığımızın, yani kendimizin farkında olmayışımızın bilincindeyizdir. Tehlikeyi görebiliyor musunuz? Bize zarar verebilecek şeylere savunmasız kalışımızı görebiliyor musunuz? Bunların hepsi insanın kendinin farkında olmayışı, kendini bilmeyişinden kaynaklıdır. Kendini bilmeyen kağıttan gemi, zamanla suda eriyip gidecektir. Bizler de öyleyiz. Kendimizi bilmediğimizde kendimizi savunmasız kılarız. Yanlış tercihler yaparız. Sonuçlarını düşünemeyiz. Yoksa kim akıntıya kağıttan bir gemiyle çıkma cesaretinde bulunabilirdi? Kendini bilmek böyle bir şeydir. Kendini tanımış olsaydın o akıntıya kağıt olarak çıkmazdın. Daha hazırlıklı daha güçlü bir şekilde çıkardın. İşte kendini bildiğinde, en güçlü sensin. Akıntı seni sürükleyemez. Çünkü senin rotan bellidir dümen sendedir. Ham madden sağlamdır.

Zarar gördüğünüz zamanları düşünün. Neden zarar görmüş olabilirsiniz? Zarar görmek izin gerektiren bir şeydir. Zararlı olan şeyler hep vardır. Bunu marketten abur cubur almaya benzetebiliriz. Abur cubur zararlıdır ama biz almazsak bize zarar veremez. Dışarıdan gelecek her zarar da böyledir. Biz almazsak bize zarar veremez. Biz ona o gücü vermezsek bizi etkileyemez. Aynen böyledir.

Peki kendimizi nasıl bilicez? Asıl konu bu değil mi.. biz hayata ne veriyoruz ve hayattan ne almak istiyoruz? biz kimiz? neleri severiz neleri sevmeyiz? Bu soruya çoğumuz ortak cevaplar vericektir. Sevgi, saygı, anlayış, dürüstlük gibi evrensel duygular.. Bunları hepimiz isteriz değil mi? Şimdi biz bunları isterken aynısını biz dışarıya veriyor muyuz bir de buradan bakalım. Dışarıya ne verirsek biz de dışarıdan onu alırız. Bugüne kadar hep istedik, dışarıdan bekledik. Bizi biz yapan şeyler dışarıyla ilişkilerimizden ibaret elbet de değil. Ancak dışarısı içerisinin yansımasıdır. İçerisi neyse dışarıdan da onu alırız. Bunu düşünün. Dışarıda gördüklerimiz içeride var olan duyguların ortaya çıkmasıdır. Bize ise, ortaya çıkanı fark etmek ve temizlemek düşüyor.

Örneğin sevgisizlik. Dışarıdan sevgi alamadığımızdan yakınırız. Peki içeride ne kadar sevgi var ? İçerideki sevgi eksikliğini dışarıdan bekleyerek tamamlamak istiyoruz. Ancak içeride var olmayan bir şey dışarıda var olamaz. Bu bir gerçektir. Hep duymuşsunuzdur, ''kendini sev''. Bunu sürekli duyduğumuz için, içindeki anlama dikkat edemiyoruz. Bunun anlamı ''kendini sevmeden'' yani içinde sevgi var olmadan bir başka yerden sevgi alamazsın. Sevgi vardır ama sen alamazsın. Enzim-substrat ilişkisine benzer. İçerideki sevgi enzimse dışarıdan alacağımız sevgi substrattır. Substrat tek başına anlam ifade etmez enzim olmadan. Hücre içinde kullanılamaz. Enzimdir onu işlevli hale getiren. İçerideki sevgi de aynen öyledir. Dışarıdakini anlamlı kılan içeridekidir. Bu sadece sevgi için değil ,her konuda böyledir. Kendine dürüst olmayan dışarıdan dürüstlük bekleyemez. Kendine saygı duymayan dışarıdan saygı göremez. Hayatın her alanında görüceksiniz bunu. Bundan sonra dışarıya bakarken aynaya bakıyormuş gibi bakmanızı öneririm. Bugüne kadar kendinize yaptığınız kötülükleirn farkına varıcaksınız. Kendime neden dürüst olmadım, neden kendimi sevmedim gibi..

Kendini bilmenin bir parçasıdır bunlar. İstemediğim duyguları kendi içimde tutmuşum farkındalığı.. istediğim duyguları kendimde eksik bırakmışım farkındalığı.. Kendinde istemediklerini eksiltip istediklerini çoğaltabilirsin. Sevgiyi çoğaltıp bencilliği eksiltebilirsin.. kendini kandırmayı bırakıp içindeki dürüstlüğü çoğaltabilirsin..gibi gibi...

Kendini bilmenin kim olduğumuzu görmenin içeriye dönüp bakmaktan başladığını artık biliyoruz. Sıra uygulamakta. İçeriye bakmak bizi hep korkutur. Çıkacak kötü duygulardan korkarız. Bundan kaçmanın faydası yoktur. Yine kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Kendine dürüstçe bakabilme cesaretini gösterebilmelisin. Yoksa kağıttan gemi olarak yola çıkmış olursun. Suyun seni ne zaman dibe batıracağını bilmeden.. kaçarak yol alamazsın. Kaçtığın şey dönüp dolaşıp seni elbet bulur. Buldu da.. Yol almak istiyosan, sağlam adımlar atmak istiyorsan, gideceğin yol belli olsun istiyorsan, kendini bundan kurtarmalısın. İçeriyle ilişkini sağlam tutmaya bak. Dışarıyla olan ilişkilerimiz içerideki iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Bunu konuştuk. Sen de kendinle konuş artık bu iletişimsizliğe son verip. Kendini görmezden gelme. Kendini geçiştirme. Kendine dönüp bak. Ama sadece bakma, dikkatlice bak ve gör. İşte böyle.

Şimdi kim olduğunu daha iyi görebiliyor musun? Görüceksin. İçeriye karşı kör gezdiğin her gün için bir kez, on kez, o da olmadı bin kez bak. Elbet görüceksin bir gün kendini. Bugüne kadar dışarıya baktığın kadar içeriye bakmış olsaydın zaten kendine bu denli yabancılaşmıycaktın. Artık farkındayız. Ve bu müthiş bir adım.

Şimdi yeni yolculuğuna karar ver ve o yolculuğa kendini bilen bir gemi şeklinde, tüm hazırlığı kendine yaparak yola çık. Unutma dümen sende, rotan belli. Gittiğin yollar ''senin'' yolun artık. Şimdi kendi yolundasın..

İyi yolculuklar :)






Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

© 2023 by The Mountain Man. Proudly created with Wix.com

bottom of page