Güvenmek
- yesilesarplikiz
- 9 May 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 May 2021
Okurken Dinlemelik Müzik Önerisi: https://open.spotify.com/track/0I794wn3wgcvruEUsfztnl?si=2291a42ea0444348
Güvenmek.. bu konu çoğumuzun yaralı olduğu bir konu haline geldi. Güvensizleştik. Birçok şeye karşı.
Her şeyden şüphe duyduğun; hiçbir şeyin, hiç kimsenin gerçek olmadığını fark ettiğin o evreden bahsediyorum. Bu hale gelmek kolay olmuyor. Bunu fark edene kadar güven denilen duygunun birkaç kez zedelenmesi gerekiyor. Her seferinde bu sefer yara almayacağına inanarak başladığın, sonunda ise yine inandığın yerden yara aldığın bir süreç bu. Hep umut ederiz. Bu sefer farklı olacak umudu.. Ama farklı olmaz. Yine aynı hayal kırıklığını yaşarız. İnanmakta mı hata ediyoruz? Sorun tam olarak nerede?
Sorunu inanmakta görüp artık hiçbir şeye inanmamaya başlıyoruz. Umudumuzu kaybediyoruz. Hissizleşiyoruz. İnsan aynı yerden defalarca hayal kırıklığına uğrarsa hissetmekten korkmaya başlıyor. Kırılmaktan, inanmaktan, güvenmekten korkuyor. Peki bu korku yüzünden bir daha asla güvenemeyecek miyiz? Bundan da korkabiliriz aslında. Bu tehlikeli.
Bazı insanlar yara almaktan korktuğu için kendini karantinaya alıyor. Dışarıda onu hasta etmeyi bekleyen birçok tehlikeli durumla karşılaşmıştır çünkü. Kendilerini dışarı kapatmakta çok da haksız sayılmazlar değil mi ? Bazen bunu düşünüyorum ve mantıklı geliyor. Belki de çoktan kendimi karantinaya almışımdır. Burası güvende hissettiriyor. Doğru mu yanlış mı bilmiyorum. İnsan farklı durumlar geliştikçe yeni önlemler, yeni kararlar alıyor. O durumda sana hangisi iyi gelecekse onu seçiyorsun. Fakat gözden kaçırdığımız bir şey var ki o da bunun sonsuza dek süremeyeceği.. Bu tehlikeli. İnsan bir kere kendi sığınağını buldu mu oradan vazgeçemez. Bunun adı yalnızlık. İçine kapanmak. Daha önce içe dönmekten bahsederken kendimizi yalnızlaştırmayı kastetmiyordum. İnsanın kendine duvarlar örmesidir bu kendini yalnızlaştırma tepkisi. Duvar örer çünkü kendi içindekiler kırılmıştır. Duvar örer çünkü içerideki kırgınlık dışarıdaki tehlikelere karşı savunmasızdır. Kendimizi korumak için duvarlar öreriz. Kimsenin bu duvarları geçmesine izin vermeyiz. Çünkü eğer geçerlerse duvarın ardı üzerini gelişigüzel sardığımız kırıklarla dolu. Savunmasız yanımızı kimse görmemeli. Çünkü herkeste bir kırık ekleme potansiyeli görürüz. Güvensizleştik işte. Herkeste bizi kırabilecek güvenimizi sarsacak, hayal kırıklığına uğratacak bir potansiyel var. Tam olarak bunları düşünür kendi içine kapanmayı seçmiş kendine duvarlar örmüş kırık insanlar..
Onlara haksız olduklarını kim söyleyebilir? Yaptıklarının yanlış olduğunu kim söyleyebilir? Bence bunu yaşamayan kimse anlayamaz. Şahsen ben duvarları olduğunu gördüğüm insanlara karşı hep anlayışlı yaklaştım. Ama yaptığım bir hata vardı, o da duvarların geçici olduğuna ve içerideki kırıkları birlikte toplayabileceğimize inanmamdı. İnsanların iç dünyasına yardım etme dürtüm yüzünden böyleydim. Çünkü iç dünyanın yolunda gitmemesi çok zordur. Bunu bildiğim için insanların iç dünyasına yardım eli uzatmak istedim çünkü kimsenin yalnız hissetmesini istemiyordum. Peki bu doğru mu? Neyin yanlış neyin doğru olduğunu da yaşamadan bilemiyoruz. Bu her zaman iyi sonuçlar vermiyor. Bazen herkesin iç dünyası kendine kalmalı. Nasıl bu kanıya vardığıma gelirsek.. Birinin iç dünyasına el uzatırsanız, ona da aynı hakkı vermiş olursunuz. Bunun anlamı ise herkes sizin kadar iyi niyetli olmayabilir. Herkeste sizi kırma potansiyeli var demiştim. Yardım eli uzattığınız kişiler de bir gün sizi gelip kırabilir. Bu bir nevi uçurumdan düşmesin diye elini tuttuğunuz kişiyi yukarı çekerken onun sizi aşağı çekmesi gibidir. Yere çakılan bir bakmışsınız siz olmuşsunuz. Oysa sadece yardım etmek istiyordunuz. Birlikte iyileşebileceğinizi umuyordunuz aslında. Ama hayır. Bu her zaman istenen sonucu vermeyebilir. Bazılarımız bunu zaten bildikleri için duvarlarını aşmak istemezler. Yardım etmek isterken savunmasızlaşan siz olursunuz. Bunu yaşayan biri iç dünyayı korumanın önemini anlayabilir. Duvarları anlayabilir. Saygı duyup geri çekilmesi gerektiğini anlayabilir. Hayat tecrübeler denizinde balık avlamaya benziyor. Her tuttuğun balık yeni bir tecrübe. Yeni bir tat, his. Biz oltayı atıyoruz sıra hangisindeyse o geliyor. Yaşayıp alacağımızı alıyoruz. Bırakmakta iyi değiliz ama. Aldıklarımızın yanında bırakmamız gereken işe yaramaz şeyler de var. Bunlar acılar, kırıklar, üzüntüler. Bunların izi kalabiliyor. İze baktıkça aldığımız dersi hatırlıyoruz. Önemli olan ne aldığın ve bir daha aynısı olmaması için ne yaptığın.
Yeni önlemler alıyoruz. İçsel yalnızlık gibi. Doğru veya yanlış henüz bunu test etme aşamasındayım ve en doğru bu geliyor. Sanırım ben de bu yoldan gidicem. Kendime duvarlar örücem ve herkesteki potansiyelin hep farkında olucam. Artık kendimizi korumamız gerekiyor birçok şeyden. Kendimizi kendimizden de korumak zorunda kalmayız umarım.. Çünkü bu tehlikeli demiştim. Ama denemeden bilemeyiz değil mi?
Bu süreç sana da tanıdık geldiyse bunu benimle paylaşmanı istiyorum. Sanırım aynı yolda gittiğim insanların tecrübelerini duymaya ihtiyacım var. Bu sana iyi geliyorsa veya olumlu olumsuz yanları sence neyse benimle paylaş lütfen. Şimdilik hoşça kal.

Comentarios